top of page

Güzel anı biriktirmek


Tarih 9 Ocak 2020. Küçük İris kızım ile okul çıkışında, soğuk ama güzel bir akşam üstü japon elması toplamaya gittik. Üşenmeden bir merdiven bile götürdük. Merdiven bitti İris için, ağacın dayanakları bitti, dalları tırmana tırmana karga gibi üstlere kondu ağacın. Dallar olgunluğa erişmiş, kiraz büyüklüğünde elma dolu. Çoğu kişi bilmiyor ve bu yüzden yemiyor. Park, süs ağacı sınıfından parklarımızda görünür oldu. 2012 yılında Kurbağalıdere, Moda sahil parkları düzenlenirken, İBB beton sevdasına karşı verdiğimiz mücadele sonucu dönümlerce alanın peyzaj adı altında betonlaşmasını engellemiştik. Ne Gezi Parkı direnişi ne sonrasında oluşan ve bir süre varlığını devam ettiren dayanışmalar vardı. İris annesinin karnında ve anne Gülay, ben Taichi buluşmasında, sevgili Kobayashi hocalarımla Almanya'da iken, masa açıp, imza topluyordu bu anlamsız peyzaj karşıtı. Sataşanlar olmuş, " siz de nankörsünüz!" diyen malum destekçilerden. Çoluk,çocuk iş makinalarının karşısına geçip, durdurmuştuk çalışmaları. Şimdi, o alanda gençler geç vakitlere kadar bir araya geliyor, müzik yapıyor, dans ediyorlar. Elbette bira da içiyorlar. Ancak, bu kazanımın hikayesini bilmeden. Olsun, bilinsin diye yapılmadı o mücadele. Ancak kamusal alanın kent yaşamında ne kadar önemli olduğunu anladık hep beraber. Gezi kazanımı bilince çıkardı.İşte o dönemde dikildi bu Japon elması ağaçları. Toplamak hakkıdır İris'in kuşlar kadar. Yanımıza, yaşının 75 olduğunu sonradan öğrendiğim biri yanaştı. "Ne topluyorsunuz? Erik mi?" diye sordu. Dedim ya, bilen az. "Elma yiyebilirsiniz" dedim. "Güzelmiş, bir şey olmaz değil mi? dedi. "Valla bize olmuyor, slze de olmaz herhalde." dedlm. "Siz çıkamazdınız oraya, çocuğu çıkarmışsınız, yükseklerden topluyorsunuz" dedi. " Hee! Çocuk çalıştırıyorum😊" dedim. Anladı, baktım meraklı kalıyor, anlatmaya başladım. "Burada biz küçük kızımla güzel anı biriktiriyoruz" dedim. Sonra açmaya başladım: "Bundan, dört-beş yıl önce bir eğitime katıldım. AÇEV organizasyonu, babalar eğitim programı. Kızlarımın ilkokulundaki rehberlik öğretmeni, bu eğitimi almış, bize rehberlik edecek. Bana da, sen 3 çocuklu tecrübeli babasın, katıl lütfen Dedi. İşte o eğitimin ilk seansında 18 eğitimli baba bir araya geldik. Seans sonunda eğitmen bizden "babanız ile çocukluğunuzda yaşadığınız olumlu, ritmik bir şeyi anımsayın ve bunun şimdi sizin çocuğunuz ile iletişiminize nasıl yansıdığını bize anlatın" dedi. Özet: 5 baba olumlu bir anı bulamadı. Biri, " geç hoca, ne olumlu anı?" dedi. Diğeri ben konuşmak istemiyorum... Herkes dağıldı. Burası travma dedim eğitmene dönerek. " Öyle görünüyor" dedi. Karşımdaki adam bunu dinleyince farkındalık yaşadı. Babasının bakkal dükkanı varmış. Mahalleden yoksul bir kadına veresiye bir şeyler vermiş. Baba gelip bunu duyunca fırça çekmiş. Utanmış, üzülmüş. Yetmiş beş yaşında bunu hatırladı. Bırakılacak en güzel miras çocuklara, Güzel anılardır yaşanmış. Kimlikleri bunlarla beslenir. Mal, mülk erir gider. En zor anlarında destek verir ona. Sadece ona mı? Siz hayatta iken size de. Çatışmalarınızda, iletişimde çaresiz kaldığınızda, Döner, o anlardan beslenir, güç alırsınız. Geçecek bunlar der, umutla yola devam edersiniz. Yani, demem o ki, Yaşarken önce siz beslenirsiniz güzel anılardan. Çocuk ise mutlaka bir gün temas eder bu anılara. Hayatın cilvesi, çoğunluk sizin yokluğunuzda. Ancak varsa bu güzel anılar, kesinlikle kendi çocuğuna olumlu yansıyacaktır. Yani, geçmiş-an-gelecek kopuklaşmaz, birleşir. İnsan, zaman ile ilişkisinde bütündür. Yalandır geçmiş ve gelecek bağlantısı olmayan, züppece "an" güzellemeleri. Bir başka deyiş ile "sevgi haritamızı" zenginleştiririz çocuğumuzla güzel anlar biriktirerek. John Gotmann'ın "sevgi haritası" tanımlaması içinde buluyorum güzel anı biriktirmeyi. Siz bunu tüm ilişkileriniz için de genişletin en iyisi.


Son Paylaşımlar

Arşiv

Etiketlere Göre Ara

Bizi Takip Edin

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
bottom of page